Kendi Yolunu Bulamayan Su Değil, Önüne Engel Koyan Zihniyet Sorun
Kendi Yolunu Bulamayan Su Değil, Önüne Engel Koyan Zihniyet Sorun
Siyasi Projektör
-
Karadeniz, Türkiye'nin en fazla yağış alan, en dik yamaçlara sahip bölgesidir. Su burada düşer düşmez denize akar. Aslında suyun akacak yolu bellidir. Coğrafya müsaade eder, doğa destek verir. Ama doğaya rağmen yönetmeye çalışanlar işin içinden çıkamazlar. Bugün Trabzon’da yaşanan su baskınları, seller, işyeri ve evleri su altında kalan insanlar… Bunların hiçbiri doğanın değil, insan eliyle yapılan beceriksizliklerin sonucudur.
Bir suyu denize ulaştıramamak ne demektir Karadeniz gibi bir coğrafyada? Yani neredeyse sıfır irtifa mesafesi olan bir bölgede su baskını yaşanması akıl dışıdır. Bu ancak tek bir şeyle açıklanabilir: yöneticilerin ihmali, beceriksizliği ve doğaya karşı kurdukları beton duvarlar.
Yıllardır aynı görüntüler. Yağmur yağar, yollar göle döner, alt geçitler dolup taşar, insanlar araçlarında mahsur kalır. Sonra ne mi olur? Kameralar karşısına geçilir: “Afet yaşadık, yaraları saracağız, yardım edeceğiz.” Oysa asıl afet, bu ezberlenmiş cümleleri sarf edenlerin zihniyetidir.
Belediyeler, altyapıyı yapmaz. Yapılan altyapı yanlış projelendirilir. Doğal dere yatakları kapatılır, üstüne bina dikilir. Yağmur suyu drenaj sistemleri kapasitesizdir. Plansız yapılaşma, rant uğruna dere yataklarını yutan projeler… Sonra da “doğal afet” diye geçiştirilir. Hayır, bu doğal değil; bu sistematik bir beceriksizliktir.
Üstelik sorun yalnızca Trabzon’da değil; Ordu, Giresun, Rize, Artvin… Aynı senaryo, aynı sonuçlar. Ne acıdır ki, alınan hiçbir tedbir yok. Çünkü yönetici zihniyet problemi var. Suyu değil, rantı yöneten bir anlayışla bu iş çözülmez.
Suyu tutmaya değil, yönlendirmeye ihtiyaç var. Betonla değil, doğanın diliyle konuşarak bu sorun çözülür. Ama yıllardır hiçbir siyasi iktidar bunu anlamadı. Sadece su değil, sağduyu da bu şehirlerden denize akıp gitti.
Bu şehirlerin asıl ihtiyacı “yaraları sarmak” değil, yaralanmayı engelleyecek akla ve dürüst yönetime sahip olmaktır. Yoksa su baskını değil, yönetim baskını altında ezilmeye devam edeceğiz.
