TRABZONSPOR
04 Haziran 2025 - Çarşamba

Devletin Görevi Sadece Yönetmek Değil, Denetlemektir!

Türkiye’de vatandaş olarak yaşamanın en ağır yanı, yalnız bırakılmaktır.

Yazar - Sedat ULUSOY
Okuma Süresi: 4 dk.
Sedat ULUSOY

Sedat ULUSOY

sedatulusoyy@gmail.com - 05424597661
Google News
Bu yalnızlık, ne yoksulluktan ne de bireysel çaresizlikten kaynaklanır. Asıl sorun, ne kamu kurumlarında çözüm bulabilmek ne de özel şirketlere karşı hak arayabilmektir. Çünkü Türkiye’de artık sistematik bir şekilde denetim yokluğu yaşanmaktadır. Kamu düzeni, denetimle değil, ihmal ve kayıtsızlıkla idare edilmektedir.
 
Bugün kamu düzeni dediğimiz yapı, vatandaşın sırtına yük olan, ama sorumluluk üstlenmeyen bir mekanizmaya dönüşmüştür. Sadece devlet kurumlarında değil, özel sektörde de denetimsizlik öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, şirketler artık vatandaşla alay edercesine işlem yapabiliyor. Çünkü biliyorlar ki, onları denetleyecek, hesap soracak bir otorite kalmamıştır.
 
İnternet taşıması yaptığınızda size “yalın geçiş” deniliyor, sonra sabit hattınız habersizce iptal ediliyor. Fatura ayrı geliyor, hizmet eksik geliyor ama muhatap bulamıyorsunuz. Şikayet ettiğinizde ise cevap: “Bizlik bir şey yok.” Devlet nerede?
 
Kargo firması ürününüzü kaybeder, çağrı merkezi sizi günlerce oyalayabilir. Banka onayınız olmadan hesap işletim ücreti keser, ardından size form gönderip “şikayet edin” der. GSM operatörü, siz farkında olmadan hattınıza ücretli içerik tanımlar. Sonra BTK’ya şikayet edersiniz, sistematik mesaj: "Firma bilgilendirme yaptığını belirtmiştir." Yani vatandaşın beyanı değil, şirketin sözü esas alınır.
 
Denetimsizlik sadece haksızlık değil, aynı zamanda meşruiyet sorunudur.
Bugün Türkiye’de halkın devlete olan güveni bu yüzden eriyor. Çünkü vatandaş, ne kamuda ne de özelde hak arayacak kapı bulabiliyor. Şikayet mekanizmaları var, ama sonuç yok. Kurumlar var, ama işlevsiz. Ve bu boşlukta olan vatandaşa oluyor.
 
Sağlık hizmeti almak için bir hastanenin iki kampüsü arasında koşturulan engelliler var bu ülkede. Mera hakkını almak için yıllardır başvuru yapan, ama her seferinde cevapsız kalan üreticiler var. İşten haksız yere çıkarılıp mahkeme kararıyla haklı bulunmasına rağmen işe başlatılmayan insanlar var. Belediyelerde 60 bin TL maaş alan işçinin grev yapmasına karşılık özelde 22 bin TL ile geçinmeye çalışan emekçi var.
 
Bu manzara sadece ekonomik adaletsizlik değil, yönetimsel yozlaşmadır.
 
Denetim mekanizması çökmüş bir ülkede, halk hizmeti şirketlerden değil, devletten ister. Ama devlet, hem görevini özel sektöre devrediyor, hem de denetleme görevinden vazgeçiyor. Yani halkın iki eli de boşta kalıyor.
 
O halde sormak gerekir:
 
Bu düzende vatandaş neye güvenecek?
 
Kim denetleyecek?
 
Hangi kurum, vatandaşı değil şirketi korumaya son verecek?
 
 
Devletin asli görevi sadece düzeni kurmak değil, onu korumaktır. Yasayı çıkarmak değil, uygulamaktır. Görevini kötüye kullanan memuru da, vatandaşı mağdur eden şirketi de aynı ciddiyetle denetlemektir.
 
Bugün Türkiye’de en büyük eksiklik, denetimsizliktir.
Bu eksiklik, kamu düzenini çökertmiş, vatandaşın umudunu tüketmiştir.
 
Ve artık bu düzene ses çıkarmak, sadece hak değil, vatani bir sorumluluktur. Çünkü kamu düzeni, ancak kamu vicdanı ayakta kaldığı sürece sürdürülebilir.
 
 
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
TRABZONSPOR