
Sedat ULUSOY
sedatulusoyy@gmail.com - 05424597661Bir büfede sıraya girip bekleyen bir vatandaş, önüne kaynak yapan tanıdığa “O bizim komşunun oğlu” diyorsa…
Bir baba, “Benim çocuk işe girdi ama torpille değil, dayısının bakanlıktaki arkadaşı yardımcı oldu” diye övünüyorsa…
Bir memur, vatandaşın işini yokuşa sürerken, tanıdığı gelince işlemleri şıp diye hallediyorsa…
Evet, o zaman sorun sistemde değil sadece. Bizde.
Bu ülkede sistemin çürümüşlüğünden şikâyet edenlerin önemli bir kısmı, aslında o çürümüşlüğün küçük ortağı. Adalet istiyor ama yalnızca kendisi haksızlığa uğrayınca. Torpile karşı ama torpil onun işini görüyorsa mesele yok. “Yolsuzluk var” diyor ama ihale onun yakınına verilince ‘nasip’ oluyor.
Toplumsal çürüme sadece yukarıdan başlamaz. Aşağılarda meşrulaştırılırsa yukarıda cesaret bulur. Bu yüzden sokaktaki adamın vicdanı, bir bakanın kararından daha güçlüdür.
Adalet yalnızca mahkeme duvarlarına asılmış bir tabela değil, her gün yaptığımız küçük tercihlerde gizlidir.
Ya dürüst oluruz ya da çıkarcı. Ya çocuklarımıza utanmadan anlatabileceğimiz bir hayat yaşarız, ya da “Herkes böyle” diye savunmaya çalıştığımız bir çürümenin parçası oluruz.
Bu yazıyı okuyanlardan bazıları “doğru söylüyor ama bu ülkede böyle yaparsan ezilirsin” diyecek. Belki haklılar. Ama biz zaten ezilmemek için sustukça, göz yumdukça bu hale gelmedik mi?
Unutmayalım: Gerçek vatanseverlik, sistemin yanlışlarına karşı durmak kadar, kendimizi de sorgulamaktan geçer.