TRABZONSPOR
15 Eylül 2025 - Pazartesi

Yanlış Başlayan, Yanlış Yürüyen Kurultay Krizi

CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’ndan sonra ortaya atılan şaibe iddiaları ve açılan davalar, artık sadece parti içi mesele değil, siyasetin geneline sirayet eden bir krize dönüştü.

Yazar - Siyasi Projektör
Okuma Süresi: 5 dk.
Siyasi Projektör

Siyasi Projektör

-
Google News

Mahkemelerden çıkacak kararlar, kimin genel başkan olacağına, hangi yönetimin meşru sayılacağına karar verir hale geldi. Bu durum, siyaseti yargı salonlarına taşıyor ve seçmenin güvenini zedeliyor.

Yanlış Başlangıç

İddialar ilk ortaya çıktığında, Özgür Özel ve mevcut yönetimin yapması gereken belliydi:
“Bizde en ufak yanlış yok, mahkeme kararını versin. Kemal Kılıçdaroğlu ve eski yöneticiler partimizin emektarlarıdır. Biz işimizi kendi içimizde çözeriz, kimseyi düşmanlaştırmayız.”

Böyle bir tavır hem demokratik olurdu hem de seçmene güven verirdi. Ancak tam tersi oldu. İddiaları gündeme getirenler “hizipçi, bozguncu” diye damgalandı. Parti içinde birlik dili kurulması gerekirken kavga dili tercih edildi. Kılıçdaroğlu ise bu kavga üslubuna girmedi ama sessizliğiyle sürecin tek taraflı bir gürültüye dönüşmesine izin verdi.

Butlan Kararı Riski

Hukukta “mutlak butlan” bir işlemi yok hükmünde saymak demektir. Eğer mahkeme CHP kurultayını butlanla iptal ederse, o gün alınan tüm kararlar – genel başkan seçimi, Parti Meclisi, disiplin kurulu – sanki hiç yapılmamış gibi kabul edilecek.

Ama bu, büyük bir çelişki doğurur. Çünkü o kurultaydan sonra aylar geçti, yönetimler görev yaptı, seçimlere girildi, milyonlarca seçmenin oyları bu kararlarla şekillendi. Yıllar sonra “aslında yoktunuz” denirse, bu yalnızca parti içinde değil, demokraside de ciddi bir haksızlık algısı yaratır.

Gerçekten Haksızlık Varsa…

İşin bir de şu boyutu var: Eğer iddialar doğruysa, yani gerçekten oylar şaibeli kullanıldıysa, delegelerin iradesi baskı ve menfaatle yönlendirildiyse, yalnızca Kemal Kılıçdaroğlu değil, o gün Parti Meclisi’ne, Yüksek Disiplin Kurulu’na aday olan herkesin hakkı gasp edilmiştir.

Bu durumda mesele bir koltuk kavgası değil, bütün bir kadronun iradesinin çalınması anlamına gelir. Böyle bir tabloda mevcut yönetimin Kılıçdaroğlu’ndan “gel durumu kabullen, bize destek ver” istemesi, etik ve ahlaki açıdan iki kat sorunlu hale gelir. Çünkü susması istenen yalnızca bir rakip değil, hakkı yenmiş bir liderdir.

Seçmenin Kırgınlığı

Bütün bu tartışmaların içinde seçmen yok. Delegeler imza topluyor, yöneticiler birbirine yükleniyor, mahkemeler karar açıklıyor… Ama sokaktaki CHP seçmeni şunu görüyor:
“Parti kavga ediyor ama bizim oyumuz, bizim geleceğimiz kimsenin umurunda değil.”

Seçmen, iktidar mücadelesi vermesini beklediği partisinin kendi içine kapanıp koltuk kavgasına düştüğünü görüyor. Bu da güveni tüketiyor. Çünkü halk şunu düşünüyor: “Oy kaybetmek umurunuzda değil, yeter ki parti içi güç ellerinizden gitmesin. İktidar olmasanız da olur.”

Uzayan Sürecin Bedeli

En büyük sıkıntı ise sürecin uzaması. Her yeni duruşma, her yeni ara karar, belirsizliği büyütüyor. Parti enerjisini ülkenin sorunlarını çözmeye değil, mahkeme koridorlarında kendini savunmaya harcıyor. Bu uzadıkça seçmenin güveni daha da azalıyor.

AK Parti Boyutu

Mevcut CHP yönetimi, bu sürecin arkasında iktidar olduğunu öne sürüyor. Ama ortada bunu ispatlayan bir delil yok. Dahası, AK Parti’nin bu sürece müdahil olmasına gerek de yok. Çünkü CHP’nin kendi içindeki kavgası, zaten AK Parti’nin işine yarıyor.

Siyasi açıdan en mantıklı tavır, bu kavgaya hiç karışmamak. AK Parti’nin de yaptığı bu. CHP’liler birbirini yerken, AK Parti’nin kenara çekilip seyretmesi kendi menfaatine. Çünkü kavga eden muhalefet, iktidarın işini kolaylaştırıyor.

Sonuç

CHP’nin bu krizden çıkışı, ne yargı kararlarıyla ne de karşılıklı suçlamalarla mümkün. Çıkış yolu, adil, şeffaf ve tartışmasız bir kurultaydır.
Yargının siyasete bu denli girmesi yanlış; ama iddialar da doğruysa, o zaman mağdurların hakkı teslim edilmeden yeni sayfa açılamaz.

Bu süreç baştan yanlış başladı, yanlış yürüyor. Kavga ve mahkeme gölgesinde siyaset olmaz. Doğru olan, parti içinde herkesin hakkına saygı gösteren, seçmeni önceleyen, güven veren bir dil ve tavırdır. Aksi halde kaybeden yalnızca bir lider değil, CHP’ye gönül veren milyonlar, hatta demokrasinin kendisi olur.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları
TRABZONSPOR