29 Haziran 2025 - Pazar

BAŞLIKSIZ SİYASET: Gücün Peşinden Sürüklenen Toplumlar Üzerine
Her seçim dönemi aynı döngüyle başlar: Sözler verilir, suçlamalar havada uçuşur, umutlar tazelenir. Liderler, partiler, ideolojiler. Hepsi birer figüran gibi gelir geçer bu büyük sahneden. Fakat değişmeyen bir şey vardır:
Yazar - Sedat ULUSOY
Okuma Süresi: 3 dk.

Sedat ULUSOY
sedatulusoyy@gmail.com - 05424597661Gücün cazibesi ve onun etrafında örülen çıkar ağları.
Ben bir devlet memuruyum. Günlük görevlerim, yasal çerçevelerim bellidir. Tarafsız olmakla yükümlüyüm. Ama tarafsızlık, olup biteni görmemek değildir. Bilakis, gördüğünü sesizce anlamaya çalışmaktır.
Siyaset, halka hizmet etmek için kurulmuş en yüksek mekanizma olmalıydı. Oysa uzun yıllardır şunu fark ediyoruz: Siyaset artık hizmetin değil, hakimiyetin adıdır. Dün birbirini hainlikle suçlayanlar bugün kol kola. Dün “vatanı sattı” denilenle bugün aynı kürsüde poz veriliyor. Dün öfke kusulan miting kürsülerinde bugün birlik mesajları veriliyor. Peki halk? O hâlâ dünkü hakaretlere inanmış, hâlâ kraldan çok kralcı, hâlâ komşusuna küskün...
Bu ülkede birçok insan; parti liderlerinin söylemlerini, birer kutsal emir gibi gördü. Onların öfkesiyle öfkelendi, onların yönlendirdiği gibi düşündü. Kardeş kardeşe küstü, dostlar dağıldı. Ama siyasetçiler değişti, ittifaklar kuruldu, koltuklar paylaşıldı. Halk mı? O hâlâ geçim derdinde, hâlâ işsizlikle, yoksullukla ve yalnızlıkla boğuşuyor.
Gücün kimde olduğu değil, gücün nasıl kullanıldığıdır mesele. Ne yazık ki bizde, gücü eline alan çoğu zaman hizmet etmek yerine hükmetmeyi tercih etti. Ve halk, bu düzeni değiştirecek bilinç yerine, bu düzene razı olacak bir aidiyetin peşinden sürüklendi.
Siyasetçiler zenginleşti. Mal varlıklarıyla haber oldular. Ama halk borçlanarak yaşamaya devam etti. Kimse bu çarpıklığı sorgulamadı, çünkü herkesin bir "bizden"i vardı. Bir fanus içinde büyütülen sadakat, gerçeklerin sesini bastırdı.
Belki değişmez. Belki gerçekten bir ümit kalmadı. Ama bizler, en azından bu düzeni eleştirel bir gözle görmeye devam etmekle sorumluyuz. Tarafsız durmak; yanlışla doğruyu karıştırmak değildir. Tarafsızlık, gerçeği yargılamadan görüp, sadece vicdana danışarak anlamaya çalışmaktır.
Devletin sade bir çalışanı olarak dileğim şudur: Bu halk artık aldatılmasın. Bu halk artık birbirine düşürülmesin. Ve siyaset, halkı kutuplaştırarak değil, birleştirerek yürütülsün.
Belki bu sadece bir temennidir. Ama her büyük değişim, önce küçük bir dilekle başlar.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları