Yazar - Sedat ULUSOY
Okuma Süresi: 3 dk.

Sedat ULUSOY
sedatulusoyy@gmail.com - 05424597661Saatler ilerledikçe meydanlar doldu, sokaklar halkla taştı. Kimisi dualarla, kimisi ellerinde bayrakla, kimisi bedenini siper ederek darbecilere karşı durdu. Ve sabah olduğunda, bu halk bir kez daha kaderine sahip çıkmış, iradesini tank paletlerine ezdirmemişti.
Ben de o gece sokaktaydım. Ne bir parti rozeti, ne bir görev unvanı için… Sadece bu vatanın evladı olduğum için. Çünkü biliyordum ki, bu milletin geleceği ancak milletin kendisi tarafından şekillendirilir. Ne tankla, ne darbeyle, ne de perde arkası senaryolarla…
O gece bu millet, yalnızca bir darbe girişimini değil, aynı zamanda devletin sahibi olduğunu da bir kez daha ilan etti.
Ama…
Aradan geçen yıllar, ne yazık ki bize başka bir acı gerçeği de gösterdi.
15 Temmuz sonrası oluşan toplumsal birlik ve demokrasi bilinci, kısa sürede yerini fırsatçılığa, kadrolaşmaya ve liyakatsiz atamalara bıraktı. Devletin kılcal damarlarına sadakat kisvesiyle yerleştirilen ama halktan kopuk olan kişiler, milletin sırtından yükselip koltuklara oturdu.
Kamuda hizmet etmek, halk için gece gündüz çalışmak demekti. Ancak zamanla bu anlayış yerini, “birilerine yakın olmak” kavramına bıraktı. Yalakalık meziyet, liyakat ise ayak bağı sayıldı. Böylece devlet kadroları, halkına sırtını dönen, yalnızca belirli çevrelere hizmet eden yapılarla dolmaya başladı.
Oysa 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan hiç kimse bu manzara için canını ortaya koymadı.
Milletin vergisiyle maaş alan, milletin iradesiyle yetki sahibi olan her kamu görevlisi, yalnızca millete hizmetle sorumludur. Ne bir siyasinin gönlünü hoş etmek, ne de bir cemaatin, tarikatın, grubun gölgesinde yürümek memuriyetin gereğidir.
Devletin dirliği, halkın huzuru ve geleceğimizin teminatı; ancak ehil, adil, dürüst ve halktan yana olan kadrolarla mümkündür.
Bugün hâlâ bu ülkede kamu kurumlarına bakıldığında “kimden yana” değil, “ne kadar hak etti” sorusu esas alınmıyorsa, bu 15 Temmuz’un ruhuna ihanettir.
Ve eğer biz, bu milletin ferdi olarak bir gece canımızı ortaya koyduysak, gündüzleri de adalet için, liyakat için, şeffaflık için sözümüzü söylemekten çekinmeyeceğiz.
Çünkü vatan sadece savaşta savunulmaz. Vatan, barışta da doğrularla ayakta tutulur.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları